Neşet Ertaş’ın Zahide’m türküsündeki Zahide’nin fotoğrafı ortaya çıktı
Bozlaklarıyla, türküleriyle O’nun da değişiyle havalandırdığı tüm eserler dillerden dillere dolaşan Neşet Ertaş’ın Zahide’m türküsünün hikâyesinin ardındaki gerçek Zahide’nin kim olduğunu biliyor musunuz?
Büyük usta Neşet Ertaş bir keresinde Zahide’m türküsünün hikâyesini şöyle anlatmıştı:
“Biz dedelerimizden beri düğünlerde çalıp söyleriz.
13-14 yaşındayken bizim Kırşehir’in Çiçekdağı kazasının bir köyündeki düğünde
elime bir şiir yazılı kâğıt verdiler.
Sonradan öğrendiğime göre öksüz bir çocuk yazmış bu şiiri.
Bu öksüz çocuğu bir aile evine almış, o da o evin kızına âşık olmuş.
Kızın adı Zahide imiş.
Çocuk askere gidince kızı başkasına vermişler.
Ben bu dörtlükleri düzelttim, 45 yıl önce plağa okudum.”
Gelin Zahide ile ona türküler yazacak kadar âşık olan Mustafa’nın hikâyesine bir bakalım.
ZAHİDE İLE MUSTAFA’NIN AŞKI
Arap Mustafa, 1901 yılında Orta Hacı Ahmetli Köyü’nde doğar.
Anne babasını küçük yaşta kaybedince akrabaları tarafından büyütülür.
Ona bu lakabın verilmesinin nedeniyse yörede meşhur olan Koca Oyununda Arap rolünü oynamasıdır.
Çok küçük yaşlarda kimsesiz kalmasından dolayı da Yukarı Hacı Ahmetli Köyü’ndeki Hacı Bürozade Mehmet adlı ağanın yanında çalışır. On iki yıl hizmet ettiği bu evin kızı Zahide‘ye âşık olur, kimselere de söylemez sevdasını. Sır gibi saklar. Gel zaman git zaman dayanamaz ve yakınlarına anlatır içindekileri. Onlar da ağadan kızını ister. Fakat ağa, Arap Mustafa’nın kapılarında bir azap olmasından dolayı Zahide’yi vermez.
Gönlünde bu sevdayla yanarken Arap Mustafa askere gider.
O vatani görevi yerine getirirken ağa, Zahide’yi Molla Hasan ile evlendirir.
Hemşerilerinin vasıtasıyla Zahide’nin haberini alan Arap Mustafa, çaresizce sevdasını dizelere döker.
“Zahide’m kurbanın olam nolacak halım
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahide’m bu hafta oluyor gelin”
Kırşehir’de kulaktan kulağa yayılan bu sevdayı anlatan dizeler ozanlar, abdallar tarafından söylenir. Fakat hem Zahide hem de Arap Mustafa yaşadığı ve başka insanlarla evli olduğu için açıktan söylenmez.
Arap Mustafa ile Zahide’nin sevdasının karşılıklı olup olmadığı ile ilgili bugün hâlâ yörede, akrabaları arasında bile pek çok şey söylenir.
Lakin Aslı olmasa Kerem yanar mıydı?
Zahide’nin en yakını ve sırdaşı olarak bilinen Fatik Kadın, Vahit Bulut’un aracılığıyla 1973 yılında Zahide’nin de aşığı Mustafa’ya yazdığı bir şiiri ortaya çıkarır.
İşte o şiirin ilk dörtlüğü:
“Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime”
Ne sevdaymış ama…
İşte o Zahide’nin yıllar sonra ortaya çıkan fotoğrafı:
ZAHİDE’M TÜRKÜSÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞ HİKÂYESİ
Bu türküyü söyleyenlerden biri de Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş’tır. Fakat yine de herkes çok dikkatlidir. Çünkü hem Zahide hem de Arap Mustafa yaşıyordur. İkisi de vefat edene kadar (Zahide 1965’te, Arap Mustafa 1966) bu sevdaya saygı duyar herkes.
Sonra Neşet Ertaş bilinen sevda hikâyesi ve onun şiirini alıp türkü olarak, yeniden kendi yürek yangını ile harmanlayarak yakar.
Neşet Ertaş, 13 yaşlarındayken bir köy düğününde bu şiir eline verilir.
Arap Mustafa ve Zahide’nin vefatından sonra da yarım kalan sevdanın şiirini düzenleyerek besteler yıllar sonra da 1970 yılında bu eseri plağa alır.
Böylece Arap Mustafa’nın gönül yangını herkeste bir sızı olur.
Zahide’m, Neşet Ertaş ile tüm âşıkların ortak türküsü olur. Bozkırın tezenesi bu durumu “Meğer herkesin bir Zahide’si varmış.” diyerek özetler.
ZEKİ MÜREN, NEŞET ERTAŞ VE ZAHİDE’M
Bu türkünün bir başka güzel hikâyesi de Neşet Ertaş ile Sanat Güneşi Zeki Müren arasında geçen bir olaydır.
Yer Ankara; sanat güneşimiz Zeki Müren ile halk ozanımız Neşet Ertaş’ın hiç unutamayacakları bir buluşmaya ev sahipliği yapar.
İzmir Fuarı’na gideceklerdir, bunun için bir araya gelmiştir iki usta.
Ama buluşunca oturup muhabbet ederler ve sevdaya teslim olurlar birlikte.
Zeki Müren, Neşet Ertaş’tan ilk duyduğu andan itibaren çok sevmiştir türküyü.
Birçok kereler ağlayarak dinlemiştir.
Onun için sanki yıllar önce sevdiği, hiç unutmadığı aşkına yakılmış bir ağıt gibidir.
Neşet Ertaş için de durum pek farklı değildir.
Laf lafı açar Neşet Ertaş başlar Zahide’m türküsünü söylemeye:
“Zahide’m kurbanın olam nolacak halım…”
Karşısında Zeki Müren dinler dinler, sonra o devam eder Ertaş’ın bıraktığı yerden:
“Kömür gözlüm al eline kalemi
Ben söyleyeyim yaz başına geleni…”
Sonra tekrar Ertaş söyler. Böyle böyle üç saat sürer bu sevda ağıtını karşılıklı söylemek. O gün Ankara da müziğin iki ustası da Zahide’lerine yanar yanar dururlar!
Hatta Zeki Müren türkünün içinde kendini kaybeder bir ara başını duvara vuracak kadar kendinden geçer.
O anları ise büyük usta Neşet Ertaş şöyle anlatır:
“Zahide’nin birinci kublesini okudu, ikincisi kublesini de ben yakaladım canım…
‘Olamaz böyle şey’ diyerek kafasını duvara nasıl vurduğunu ben anlatamam.
Karşısındaki adam da
‘Niye vuruyorsun kafanı?’
‘Aman kafan ağrır’
‘Ama başın ağrır’
En küçük bir kimse…
Hiçbir şey diyemedi…
Canı nasıl istiyorsa öyle vuruyor kafasını duvara.”
ZAHİDE’M TÜRKÜSÜNÜN SÖZLERİNİN TAMAMI
Neşet Ertaş’ın derlemediği haliyle Zahide’m Türküsünün tam metni ise şöyle:
“Zahide Kurbanım nolacak Halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı döktü m’ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem’den güzeli
Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahide’mi görenin tebdili şaşar
İyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.
Zahide’m kurbanım kurtar bu dardan
Baban anlamadı bizim bu haldan
Kekiline sürmüş kokulu yağdan,
Derdin beni del’ediyor Zahide’m.
Ziyaret’ten çıktım Cender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahide’m gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı.
Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.
Çiçekdağı’nda da hiç gitmez duman
Zahide’m kurbanım hallarım yaman
Yapamadım şu babayın gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.
Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.”
Zahide’nin, Arap Mustafa’ya yazdığı şiirin tam metni ise şöyle:
“Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime.
Aşağıda sap kağnısı geliyor
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayım gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.
Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı yare de bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.
Ağlayarak yayığımı yayarım
Yarim gitti günlerini sayarım
Çıksa Büyüköz’e mendil sallasa
Islık çalsa ıslığını duyarım.
Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
N’olur bir yol görün Allah aşkına.”
Not: Haber çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.