Hukukçular, Yargıtay’ın AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına tepki gösterdi: Yargıya ağır darbe
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki ihlal kararına direnmesi ve AYM’nin yetkisini aştığını, vesayet makamı gibi davrandığını savunarak, ihlal yönünde oy kullanan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, hukukçuların sert tepkisiyle karşılaştı.
Hukukçu Prof. Dr. Mehmet Köksal: “Yargıtay 3. Dairesi’nin kararı tamamen abesle iştigaldir. Bu kararın hukuki hiçbir değeri yoktur. Çok ucube bir karardır. Aynı zamanda anayasaya da aykırıdır. Suç duyurusu çok daha başka bir hukuk garabetidir. Anayasanın 153. maddesi çok açık bir şekilde AYM kararlarının kesin olduğunu ve AYM kararlarına herkesin uyması gerektiğini düzenlemektedir. Yargıtay’ın veya başka bir mahkemenin, AYM’nin kararını değerlendirme ve buna uyup uymama konusunda yeni bir karar alma gibi lüksü yoktur. Eğer böyle yaparlarsa AYM’yi ve anayasayı yok hükmünde saymış olacaklarından bu bir yargı darbesi olarak da değerlendirilebilir.”
‘DÜĞMEYE BASTIRDILAR’
Eski AYM Raportörü Ali Rıza Aydın: “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararının hukuk diliyle, hukuk beyniyle yazılmadığı açık. Ancak bir köşe yazısı bu kadar saldırgan ve disiplinsiz, düzensiz olabilir. Düşmanını hedef alan, saldıran bir karar. Bir düşman dili var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, mütalaa vererek zaten taraf olmuştu. Anayasa ve AYM Yasası, AYM üyelerinin statüsü gereği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, düğmeye basan taraf olamaz. Suç duyurusunu herkes yapar. Suç duyurusunun adresinin belirtilmesi ilginç. Muhatap yanlışlığı da var. Parlamento ve yargı üzerindeki anayasal denetim müessesesinin ortadan kaldırılmasının düğmesini Yargıtay 3. Dairesi’ne bastırdılar.”
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz: “Anayasa 14’te suç tarihi tarifi ve tanımı yok. Sonunda da kanunla belirlenir diyor. Bununla ilgili kanuni düzenleme gerekiyor; bu da TBMM’nin görevi. AYM; ‘Bu kadar soyut bir şeye kendi kendinize anlam yüklerseniz çok keyfi olur. Siz hangi suçların bu madde kapsamına girdiğinizi söyleyemezsiniz, söylerseniz anayasaya aykırı olur’ diyor. Burada ne TBMM’nin ne de Yargıtay’ın görev alanına giriyor. Yargıtay, AYM kararlarını denetleyecek bir konumda değil. Anayasayı yorumlayıp, ne anlamına geldiğini söyleme yetkisine de sahip değil. AYM’nin kararları kesin bir mahkeme. Bir de tehdit ediliyor. Kimi kime şikâyet ediyorsun? Yargı darbesi yorumlarına katılıyorum. Yetki verildiği kadardır. AYM kararları görmezden geliniyorsa Yargıtay da hükümet de Meclis de yoktur.”
‘SIRADAN HATA DEĞİL’
Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk: “Yargıtay, karar değil, ‘denetim mahkemesi’dir. Yapılacak işlem belli. Mahkemenin, topu taca atacak yerde, kararındaki bilgilere göre tutuklu milletvekilini hemen salması gerekirdi. Özetle AYM, özgürlük hakkının çiğnenmesinden söz ediyor, Atalay’ın suçsuz olduğundan değil. AYM, sadece bu çiğnemeyi belirlemiştir. Öbür mahkemelerin hukuksal görevi ve etik ödevi, belirlenen bu çiğnemeyi ortadan kaldırmaktır. Kara Avrupası hukuk sisteminde, yalnızca kendi alanlarıyla sınırlı olarak son sözü söyleyen üç ayrı mahkeme bulunmaktadır: Yargıtay, Danıştay ve AYM. Bu üçünün yetkileri birbirinden özenle ayrılmıştır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM’nin kararına uymak şöyle dursun, üyelerinin bile cezalandırmalarını istemesi sıradan bir hata değil, Atatürk’ün anlatımıyla bir hatayı uzmadır, yani ağır yanılgıdır.”
YARGI İKTİDARIN İKİ DUDAĞININ ARASINDA
Anayasa Hukukçusu Süheyl Batum: “Adalet bakanı AYM kararını açıkladıktan sonra, ‘Hemen uygulanmaz, gerekçeye bakacağız’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti 2010’dan sonra tamamen siyasal iktidarın iki dudağı arasına bağlı kalmak zorunda olan bir yargı oluşturulmaya çalışıldı. Yargıyı bir kişinin iki dudağına bağladığınızda bu sonuçlar ortaya çıkar.”
Yargıçlar Sendikası’ndan Yargıç Nuh Hüseyin Köse: “Yargıçlar ve yargı bağımsızlığı açısından son derece sorunlu bir durum. Yüksek mahkemeler nezdinde yargı içerisinde bile bu şekilde ayrışmaların yaşanması yargıya olan güveni sarsacaktır. Yargıtay’ın bu hamlesi ile büyük bir açmaz ortaya çıktı. Bu konuyu düzeltebilecek tek yöntemin Yargıtay’ın bu karardan dönmesi ile sağlanır ancak gelinen noktada, bu karardan dönecekler gibi görünmüyor.”